Epeydir sormadım, nasılsın Onur?
Duruldum ve daha da fenası hafiften olgunlaşıyorum galiba.
Eskiden kılçık tabirle manita ayıklayacağımız bu vakitlerde oturup kendimi temize çekmeye çalışıyorum.
Otuz yaş herkesi farklı çarpıyor demek ki. Hadi biraz ıslatalım otuz yaştan geriye doğru.
1) İnsan böyle esas oğlan tripleriyle büyüyor sonra dönüp baktığında kendi minik hikayesinin bile kahramanı olamadığını fark ediyor. sahi kim bizim hikayemizin kahramanları?
2) Yirmi beş yaşındayken hayatta düşünülebileceğin her şeyi düşündüğünü ve onlar hakkında kararını çoktan vermiş olduğunu düşünüyordun. Bugün dönüp geriye baktığımda en temel şeylerde bile yanıldığını görüyorum. Hiç fena değil koçum, hiç fena değil.
3) bir yerlerde bir şeyler olacak, büyük ve kötü şeyler.. bazı parçalarını oralarda bırakacaksın; kenarda köşede yıllarca sinsi sinsi bu anları beklemiş tüm o hüzün ve kaygılar hayatını ele geçirip, seni hiç ummadığın bir adam haline getirecek. kendini çırılçıplak tek başına bütün ayazların ortasında bulacaksın; arkana dönüp baktığında yaslanacak duvar olmadığını fark edeceksin, dostların sağa sola dağılıp merhabayı kesecek, saçların önlerden fire verecek, sevdiğin tüm kadınlar yabancı birilerine dönüşecekler, ayın elemanı olmak için ordan oraya koşturup, ileride yaşanacak kötü şeyleri ısmarlar gibi ''zor zaman paraları'' biriktireceksin mevduat hesabında. Sıkılmış, bunalmış ve yorulmuş bir şekilde bir şeyler değişsin diye yukarıdakine bakıp kıyak bekleyeceksin, sıraya geç.
4) Çabaladığı biliyorum, kaç gecenin sabahı olmadığını; bir şeyler arıyormuş gibi saatlerce dalıp gittiğin pencerelerde kaç günü doğurduğunu da.. Ha gayret, biraz daha...
5) 2016 yılında Zafer Çarşı'sında 50 liraya Neşe Karaböcek'in Yedi Renk'inin long playini bulup, almamıştın. Albümün ne kadar iyi olduğunu anlaman 6 yıl, iyi bir dönem baskısını bulmanın imkansız olduğunu anlaman ise 8 yıl sürdü. Kafana sıçayım.
6) Lüksü, reklamı, modayı içselleştirmiş insanları hala sevmiyorsun. Koca bir neslin fenomenlik adı altında '' çok güzel memeleri olan reklam panolarına '' dönmesi bu reklamcı hıyarların 21. yüzyıldaki en büyük başarısı...
7) Zeytinyağlı fasulyeyi senin kadar iyi yapan görmedim. Tarifi ortalarda paylaşma, fasulyenin içine şeker koyma, tadını kırmızı soğanla ver.
8) Bu yazıdan s.ksen 30 madde çıkmaz. Başlığı değiştirmek gerekecek.
9) Kadınlarla aran eskisi kadar iyi değil. Eskiden onları tükettiğini düşünürdün ama tükenen senmişsin. Aşka hep inandın- belki de sadece aşka. Çünkü bir insanı sadece aşık olduğunda en çıplak haliyle görebilirsin; tüm hırsları, korkuları, umutları, öfkeleri, çiğlikleriyle... Galiba doğru insan dedikleri şeyle problemin oldu hep. Doğru insan... bilemiyorum doğrular değişir, insanların da doğruları zamanla değişir. Birlikte bir yöne bakıyorsun bir an, bir zaman. peki ya sonra?
10) oyun bitip, perdeler kapandığında hem kahraman hem de kötü adam alkışlanıyor. kasma.
11) sabah pişmanlığının, gece yalnız olmaktan iyi olduğunu düşünüyorsun. O iş öyle değil.
12) Hala deli gibi Ajda ve Cohen dinliyorsun, toplanacak bütün kayıtlarını da topladın. bence sapıklık ama sen bilirsin.
13) Baban düşündüğünden güçlü, annen düşündüğünden yaralı, kardeşin düşündüğünden büyük.
14) Bomboş kişisel kariyer rekorların devam ediyor. Hâlâ waffle yememiş, adını Google’da aratmamış, öküzgözünden başka şarap içmemiş birisin. On yıl boyunca içip kusmamak gibi tuhaf bir rekorun var; belki midene övgü, belki hayata karşı tutunduğun ince bir ip. (kusmama işini sıkıyor olabilirim.)
15) Ara ara yoklayan her şeyi bırakıp aşçı mı olsam düşüncesi, hiç fena durmuyor artık. şöyle ufak bir dükkan sadece meze, amuse-bouche ve ekmek servisi... Ekmek kesinlikle ekşi mayalı, ıvır zıvır unlu filan olmayacak dümdüz Elâzığ çekme ekmeği vereceğiz kürekle; yiyenin dimağı açılsın.
16) Hep bir şeylerin ne olduğunu değil, ne olmadığını düşünenlerin ülkesi burası. oysa bazen armut sadece armut, söylenen sadece söylenen. bunu unutma, arada hatırlat kendine.
birden çok alakasız bir yerde yoruldum ve burada kesiyorum.
eyv.